Uzun yıllardır insanlığı zorlayan bu şiddette alt üst olduğumuz bir 12 ay geçirmemiştik. Tüm dünyayı kökünden sallayan Covid 19 salgını ve akabinde geçen korku dolu aylar, eve kapanmalar, ekonomik ve politik boyutta yaşanan sarsıcı gelişmeler, ülkelerin almak zorunda kaldığı onlarca karar sonrası milyonlarca insan işini kaybetmek zorunda kaldı. Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan ülkemizde de durum birçok ülkeye göre çok daha sancılı geçmeye devam ediyor. Halihazırda yaşamakta olduğumuz büyük belirsizlik gerek bireysel hayatlarımızın, gerekse de kapanmalar sebebiyle yara alan işletmelerin en önemli gündem maddesi olmuş durumda. Yıllardır eleştirilen tüketime dayalı büyüme üzerine kurulu bir ekonomik kalkınma modelinin işlemediğini Pandemi ile bir kez daha deneyimlemiş olduk. Tasarruf etmenin ve biriktirmenin değerini anladık. Peki sürekli kafa yormanın, üzerinde konuşmanın yanında hayatımıza tasarruf etme alışkanlığını gerçekten dahil edebildik mi?
Burada dikkatinizi çekmek istediğim husus tasarrufun sürdürülebilir olmasıdır. Tasarruf etme bilinci ancak "alışkanlık" haline gelirse kalıcı şekilde fark yaratmaktadır. Çocukluktan itibaren kazandırılması gereken bu alışkanlık tüm hayatımız boyunca bizi farkındalıkla harcamaya ve tüketmeye sevk edecektir. Düzenli yapılan her iş ve uğraş eninde sonunda bir alışkanlığa dönüşür. Özellikle bir amaç uğruna biriktirmeye başladığımızda bu süreç daha keyifli hale gelecektir. Sürenin kısa ya da uzun olmasından ziyade sonunda ulaşılacak bir hedefin varlığı bizi motive eder. Diğer taraftan, bireysel tasarrufu önemsemediğimizde madalyonun öteki yüzünde yer alan acı bir maliyet tablosu ile karşı karşıya kalırız. Artık düşünmeden harcayarak, ihtiyacımız olmayana akıtılan yüzlerce liranın, ihtiyacı olup da kaynaklara ulaşabilme imkanı bulunmayan binlerce insanın yaşamına mal olacağını bilerek hareket etmemiz gerekiyor. Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'in 9 Temmuz 2020 tarihinde yayımladığı raporda, Covid 19 salgını sebebiyle dünya genelinde bu yıl sonuna kadar açlıkla sınanacak insan sayısının 270 milyonu bulacağı ve eğer önlem alınmazsa her gün 6 bin ile 12 bin arası yoksulun açlıktan yaşamını yitireceği belirtilmektedir.
Ülkemizdeki verilere bakacak olursak, 2020 yılının ikinci çeyreğinde %-9.9 oranında küçülen ekonomi 3. çeyrekte düşen kredi faiz oranlarının da etkisiyle ve yine tüketim ağırlıklı olmak üzere %6.7 oranında büyüme gösterdi. Tüm dünya ile kıyasladığımızda gerçekten çok sıra dışı bir görüntü ile karşı karşıyayız. Yılın son çeyreğinde ise yine belirli bir seviyede daralma yaşamamız çok muhtemel. Büyümenin istihdama olumlu etki yapması beklenmekle birlikte işten çıkarma yasakları kalktığında Covid 19 Pandemisinin yaklaşık 3 milyon işsiz yaratacağı tahmin edilmektedir. Bu kişilerin aileleri de denkleme dahil edildiğinde nüfusun neredeyse %10'unun beslenme ve barınma ihtiyacının karşılanması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da enflasyon oranının (2020 11. ay %14.03, 10. ay %11.89, 9. ay %11.75) artan bir seyir izlemesidir. Fiyat artışları olarak karşımıza çıkan enflasyon bugün aldığımız bir malın sonraki dönemlerde fiyatının artacağının bir göstergesi olmaktadır. Eğer bu dönemde ötelemeden yapmanız gereken harcamalarınız var ise nakit alışverişlerde mutlaka pazarlık unsurunu devreye almanızı ya da vade farkı (taksitlerin üzerine faiz farkı) konulmadan mümkün olduğunca fazla taksitli alışveriş seçeneklerini tercih etmenizi öneriyorum. Tabi unutulmaması gereken en önemli konu bu kadar değişken seyreden bir ekonomide önceliğimiz hep söylediğimiz gibi ev ekonomisinde yer alan ve süreklilik gösteren ana kalemlerin düzenlenmesi olmalıdır. Gıda alışverişi başta olmak üzere, zorunlu ödemeler düştükten sonra kenara ayırdığınız küçük bir birikimle bile Afrika'da açlık sınırının altında yaşayan bir çocuğun karnının doyabileceğini lütfen unutmayın. 2020 yılının farkındalığımızı arttırarak öğrettiklerinin 2021 yılında yolumuza ışık tutması dileğiyle, yeni bir farkındalık ve yeni bir anlayışla SAĞLIKLA ve HOŞLUKLA gel 2021!
Comments